Yanlış Karar

Çok garip olmuştu ilk buluşmamız, adı çok bilinen bir internet sitesi üzerinden tanımıştık birbirimizle, ara sıra whatsapp üzerinden muhabbet etsek de hiç yüz yüze görüşme şansımız olmamıştı.

Kendi daha yakın gördüğüm ve görüştüğüm başka erkekler de vardı. Onlardan birisiyle buluştuğumuz bir cumartesi akşamıydı. Boşanma aşamasında olduğum için kızımla beraber annesinin evine sığınmış bir kadındım, babamı birkaç ay önce kaybetmiş olmam ise psikolojimi bozmuştu. O geceyi dışarıda kalabilmek için birkaç pembe yalan söylemek zorunda kalmıştım.

Gece yarısı yaklaşırken, hiç beklemediğim bir şey oldu ve geceyi beraber geçirmeyi düşündüğüm erkek arkadaşım, babasını Otogar’dan karşılaması gerektiğini gerekçe göstererek, geceyi sonlandırmayı, beni de eve bırakmayı teklif etti.

Beynimden vurulmuşa dönmüştüm, çok kızmıştım ve büyük hayal kırıklığı yaşıyordum. Evde devamlı örgü örerek, nikah şekeri hazırlayarak, ev bütçesine katkıda bulunmaya çalışıyor, adeta izole bir hayat yaşıyordum.

Bu kadar zor, bahaneler üreterek dışarı çıkabilmişken, bu başıma gelen neyin nesiydi? Beni eve bırakma teklifini reddettim ve bir bara girerek bira söyledim.

Saat gece yarısını geçtiğinde ise, bir çılgınlık yaptım ve aylardır konuşmamıza rağmen, hiç yüz yüze görüşmediğimiz Emre’yi aradım, bir yandan ağlıyor, bir yandan sokakta kaldığımı, ne yapmam gerektiğini bilmediğimi söylüyor ve ondan yardım istiyordum.

Beni hiç soğrulamadı ve 1 saat içerisinde yanıma geldi Emre, birbirimizi ilk kez görmüştük, buna rağmen bir sıcaklık hissettim ona ve sarıldık birbirimize.

Yaşlı annesiyle yaşıyordu. Buna karşın beni misafir etmeyi kabul etmişti. Yine de hemen eve gitmek istemiyordum, ne de olsa Cumartesi gecesiydi ve sabaha daha çok vardı. Biraz da yaptığım kaprislerin etkisiyle 2-3 mekan dolaştık o gece; ilk mekanda bir yudum bira içtikten sonra, teşekkürümü göstermek için dudaklarına yapıştım.

Saat 4-5 gibi bütün mekanlar kapandığında, artık eve gitme vakti gelmişti. Zaten sabaha 3-4 saat kalmışken, aslında evlerine gitmemize çok gerek kalmamıştı, yine de ısrarına karşı koymadım.

Bağcılar’da bir site içerisindeydi evlerdi, 1 saat kadar da sitenin havuzunun başında oturduk ve sigara içip, sohbet ettik. Konuşacak şeyler azalmış, uykusuzluktan gözler kapanmaya başlamıştı.

Eve çıkmayı teklif etti, kabul ettim. Annesinin odasının önünde gizlice geçerek Emre’nin odasına girdik. Odasında banyo ve tuvalet de olduğu için, yakalanma ihtimalimiz olmayacaktı.

Odaya geçtik, çift kişilik yatağa uzandık, yine sarılmaya ve uzun uzun öpüşmeye başladık. Bununla yetinmeyeceği çok belliydi, önce üstümü çıkarıp göğüslerimi okşamaya ve dişlerinin arasına alıp hafifçe ısırıp, emmeye başladı, bu da yetmezmiş gibi şortumu çıkartıp ellerini belimde, kalçamda ve bacaklarımda gezdirerek, iyiden iyiye beni istediğini belli ediyordu.

Alkolün de etkisiyle olsa gerek, böyle şeyler bana çok doğru gelmese de, O’na daha fazla karşı koymadım, külodumu çıkarıp, onu da soyduktan sonra, yüz üstü yatan bedeninde, erekte olmuş aletinin üzerine oturdum ve gidip gelmeye başladım.

Daha sonra bir güreşçi gibi, ani bir hamleyle beni altına aldı, el bileklerimden sıkıca tutup, beni yatağa yapıştırdı, sert ve hızlıca içime girip çıkmaya başladı, adeta aylardır bu anı bekliyormuş, bana susamış gibiydi.

O birkaç saatlik seksten sonra, sabah annesi uyanmadan evden çıktık, Maslak’ın kenarlarında kalan evime beni bırakmadan önce, Beşiktaş’ta bir kahvaltı yaptık. Artık sevgili mi olmuştuk bilmiyorum ama neredeyse her hafta sonu bir şekilde görüşüyor, annesinden gizlice onun odasına giriyor ve beraber oluyorduk.

Bir süre sonra mekan değişikliği olması için bir arkadaşına gitmemizi önerdi, ben de liseli kızlar gibi gizlice bir yerlere girip, çıkmaktan birazcık sıkılmıştım açıkçası.

Diğer kızların aksine futbolla aram çok iyidir, kurban bayramının son akşamıydı, Liverpool – Chelsea UEFA Süper Kupa finalini seyretmek için arkadaşı Arda’nın evine gidecektik.

Ben ellerim boş gitmek istemediğim için en azından bir tatlı yaptım. Emre ise Kozyatağı’ndaki büyük marketten birkaç meze, biraz abur cubur ve 2 çeşit içki aldı.

Eşinden boşanmış, çocuğun velayetini de eski karısına kaptırmış olan Arda, maddi zorluklarla ve borçlarla boğuşuyor olsa da, hayat standartlarından pek ödün vermeyi sevmiyordu.

Keyifli bir evi vardı. Onda ilk gözüme çarpan karın kaslarının aksine, ayak bileklerinden, diz kapağına kadar uzanan dövmeleri olmuştu.

Kirli sakalları ve rahat tavırlarıyla bana gayet sempatik gelmişti. Ben de uzun süredir kocasından ayrı yaşayan bir kadın olarak, az çok onun halinden anlayacağımı düşündüm, o güzel evdeki, paspal haline de birazcık üzülmüştüm açıkçası.

Mutfağını temizlemek geldi içimden, sonra mezeleri ve abur cuburları tabaklara koydum. İçkiler için kadehleri getirdim ve sofrayı kurdum.

Maçın başlamasına 15-20 dakika vardı. Hem yemeklerimizi yiyip, hem sohbet ediyorduk. Özel hayatlarımız didik didik edilirken, biraz da Arda’nın rahat tavırlarından dolayı nasıl olduysa konu cinselliğe geldi.

Bizim çift olmamızdan ve kendisinin yalnız olmasından yakındı, nasıl tanıştığımızı merak etti, ona tanıştığımız sitenin ismini söyledik.

Kendisi de benzer sitelerden daha önce bir çok kadınla görüştüğünü ve çok uçuk maceralar yaşadığını anlattı.

En komiği İstanbul’a aralıksız 3-4 gün kar yağdığı bir dönemde, yalnız yaşayan nişanlı bir kızın evinde, kar yağışı nedeniyle mahsur kalmasıydı.

O 3-4 gün boyunca her pozisyonu deneyip, beraber olmuşlar. İşin bu kısmı bir hayli ilgimi çekmedi desem yalan olur. Emre de seks konusunda çok kötü olmasa da, hep aynı pozisyonlara mahkum ediyordu beni.

Arka arkaya devrilen kadehlerin de etkisiyle yine kafam karışmaya başlamıştı. Emre maça dalmış, üst oynadığı iddaa kuponunun aksine 0-0 devam eden maçtan umutsuzca gol bekliyor, gözlerini ekrandan ayırmıyordu. Neyse ki ilk yarı bitmeden Chelsea yakışlıklı bir golcü olan Giroud ile ilk golü atmıştı.

Devre arasında makyajımı tazeleyip, yanımda getirdiğim kırmızı geceliği giymiştim. İçimde sutyen de olmadığı için göğüs uçlarımı belli etmesi açıkçası beni rahatsız etmese de, Arda’nın gözlerini üzerimde hissetmeye başladım. Emre ile Arda’nın ortasına oturmuş ikisine de ellerimle meyve ve yaptığım tatlıdan yediriyordum. Arda’nın elleri de, dizlerimin üstünde olan geceliğimin üzerindeydi nedense.

İkinci yarının başında Mane’nin golüyle maç 1-1 olunca, 2.5 üstü kuponunun tutacağından neredeyse emin olan Emre ise, 10.000₺ yatırdığı bahisten, 14.500₺ kazanmanın hevesiyle iyice ekrana odaklanmıştı. Ahh benim aptal erkeğim.

Nasıl olduğunu bilmiyorum, kasları mı, dövmelerimi mi, yoksa çaresizliğimi beni bu kadar etkilemişti? Salona kattığı cam balkonunda sigara içmeye giden Arda’nın yanına yaklaştım ve dudaklarına yapıştım, rujum bütün yüzüme yayılmıştı, sanırım aynaya baksam o anda kendimi ucuz bir fahişe gibi görürdüm.

Emre’nin ki ile kıyasladığımda daha sert ve hacimli olan Arda’nın penisini avuçlamaya başladım, o sert penisi dudaklarımın arasına almak istiyor ve mahsur kaldığı o evde yaptığı gibi, bir çok pozisyonda bana sahip olmasını düşlüyordum.

Bu hayalleri kurarken, suratıma inen bir tokatla kendime geldim. Nasıl olduysa Emre maç devam ederken, bizim bir şeyler karıştırdığımızın farkına vardı.

Beni kolumdan sertçe çekerek banyoya götürdü ve yüzümü yıkadı. Kızgın olmasına rağmen, bana hala şefkatli davranıyordu.

Tek bir cümle kurmama bile müsaade etmeden, beni yine kolumdan çekiştirerek bir odaya soktu. Bugüne kadar olmadığı kadar sert davranarak, bana tokatlar atarak, popomu, yanaklarımı, göğüslerimi pembeleştirene kadar vurarak, adeta tecavüz eder gibi, üzerimden geçti ve sonra yine hiçbir şey demeden üstünü giyip arabasının anahtarlarını aldı ve gitti.

Artık evde Arda ile baş başa kalmıştık. Olanlar olmuştu zaten, Arda yanıma geldi, beni teselli etmek için, ben de ona teşekkürümü belli etmek için dudaklarına yapıştım.